Blog

Self terapi, bireylerin kendi başlarına uyguladıkları terapötik tekniklerdir. Bu yöntemler, Mental Sağlığı iyileştirmek ve duygusal dengeyi sağlamak için kullanılır.

Tatil dönüşü mental sağlığınızı korumak, enerji ve motivasyon seviyenizi yüksek tutmak için önemlidir. İşte bu geçiş sürecini daha kolay ve stressiz hale getirecek bazı ipuçları:

Bağlanma, bireylerin diğer insanlarla kurdukları duygusal bağları tanımlayan psikolojik bir terimdir. Bu bağlar, erken çocukluk döneminde başlar ve yaşam boyu sürer.

Modern yaşamın getirdiği stres ve baskılar, insanların kendilerine karşı daha eleştirel ve katı olmalarına neden olabiliyor.

Self terapi, kişinin kendi duygusal ve zihinsel sağlığını iyileştirmeye yönelik bireysel olarak uygulayabileceği yöntemleri ve teknikleri ifade eder.

Çocuklarda dikkat eksikliği, dikkat süresinin kısa olması ve dikkatin kolayca dağılması ile karakterize edilen bir durumdur.

Ergenlerde sosyal fobi, sosyal ortamlarda başkaları tarafından yargılanma veya küçük düşme korkusuyla karakterize edilen yaygın bir kaygı bozukluğudur.

Takıntılı düşünceler ve davranışlar, kişinin iş arkadaşlarıyla olan etkileşimlerini zorlaştırabilir, güven eksikliğine ve iletişim problemlerine yol açabilir.

Duygusal yeme bozukluğu, bireylerin stres, üzüntü, yalnızlık gibi duygusal durumlarla başa çıkmak için yiyeceklere yönelmesi durumudur.

Günümüz iş dünyasında liderlik yalnızca stratejik kararlar almakla sınırlı değil. Başarılı liderler, duygusal zekalarını kullanarak ekiplerini motive eder, iletişim kurar ve iş yerinde pozitif bir atmosfer yaratır. Bu yazıda, duygusal zekanın liderlikteki rolünü ve nasıl geliştirilebileceğini keşfedeceğiz.

Mental sağlamlık, bireylerin stres, zorluklar ve travmalara karşı dayanıklılığını ifade eden bir kavramdır.

Self Terapi: Kendi Kendine Yardımın Gücü

Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), olumsuz düşünceleri ve davranışları tanımlayıp değiştirmeye yönelik etkili bir terapidir. BDT'nin temel amacı, bireylerin düşünce kalıplarını ve inançlarını fark etmelerini ve bunları daha olumlu ve yapıcı biçimlerde yeniden yapılandırmalarını sağlamaktır.

Bazen kendimizi baş edilemeyen yoğun duyguların yerine bir şey koymak zorundaymışız gibi hissedebiliriz. Bu arayışın içerisinde hissettiğimiz yoğun duygulardan nasıl kurtulacağımızı bilemiyor olabiliriz.

Duygusal yeme bozukluğu, bireylerin duygusal durumlarına tepki olarak aşırı miktarda yiyecek tüketmeye eğilim gösterdiği bir tür beslenme bozukluğudur.

Duygusal zeka (EQ veya Emotional Intelligence), kişinin kendi ve diğerlerinin duygusal durumlarını tanıma, anlama, yönetme ve etkili bir şekilde kullanabilme yeteneğini ifade eder.

Özellikle tüketim toplumunda sağlıklı beslenme alışkanlığını çocuğunuza kazandırmanız bir hayli zor. Çocuğunuz için gerekli olan sağlıklı beslenme sürecini kolaylaştırmak için size bu yazıyı hazırladım. Yazı boyunca çocuğunuzun beslenme ihtiyaçlarını sağlıklı bir şekilde nasıl karşılarsınız buna odaklanacağız.  

Uyku; fizyolojik bir ihtiyaçtır. Genel ve psikolojik sağlığımız üzerinde önemli bir etkisi vardır. Eksikliğinde; yorgun, mutsuz veya halsiz hissedebiliriz.

 Bir bebeği dünyaya getirmeye hazırlanmak hem heyecan verici hem de endişeli bir serüven… Bu serüvenin içerisindeki tüm duyguları olduğu haliyle kabul etmek bir hayli zor.

Bir ‘’evet!’’ ve bir ‘’imza!’’ Evlenmek işte bu kadar kolay… Zor olan; bu kararı verebilmek, evliliğe hazır olabilmek ve partnerimizle evlilik öncesi sürecini uyumlu bir şekilde geçirebilmek.

Çocukların okula başladığı ilk gün yetişkinlerin iş hayatlarındaki ilk günlerine benzeyebilir. Her iki yaş grubu da böyle günlerde birçok duygu hisseder. Bu konuda biz yetişkinler çocuklardan daha şanslıyızdır aslında. Çünkü duyguları az da olsa tanırız.

Doğum gibi ölüm de yaşamın gerçekleri arasındadır. Doğum kutlanan ve kutsanan bir gerçekken; ölüm, yası tutulan bir gerçektir. Bu yüzdendir ki ölümü kabul etmek hep daha zor ve sancılıdır. Kaybedilen kişi, bir boşluk açarak veda eder. Hayata sağlıklı bir şekilde devam edebilmek için ilk önce o boşluğun varlığını kabullenmek gerekir. 

Şeker portakalı ‘’Günün birinde acıyı keşfeden küçük bir çocuğun öyküsü…’’ cümlesi ile başlar. Günün birinde acıyı keşfeden bir çocuk, böylesine güçlü ve köklü bir duyguyla başa çıkamayabilir çünkü çocuk henüz dünyadaki varlığını yeni keşfediyordur.

Modern yaşamın getirdiği stres ve baskılar, insanların kendilerine karşı daha eleştirel ve katı olmalarına neden olabiliyor.